Mezopotamya’nın Altın Saçlı Kızı; Sorgül
“Geleceğe bırakacak emanetlerimiz var bizim…”
“Sofraya konulan her bir tabak yemeğin lezzeti, gücünü aldığı topraktan ve fayda sağladığı hayatlardan gelir” felsefesi ile hareken eden Ebru Baybara Demir, şu anda bilinen 25 bin türü olduğu söylenen buğdayın tohumlarının izini sürmeye, her gün yüzlerce insanın karnını doyuran bir şef olarak gelecek nesillere karşı duyduğu sorumlulukla başladı.
Hemen her bölgesinde elverişli topraklara sahip olan Türkiye’nin artan konvansiyonel tarım uygulamaları ile zarar gören toprakları ve artan iklim krizi, tarımın ve gıdanın sürdürülebilirliği konusunda tekrar düşünülmesi gerektiğini gösterdi. Gıda ve su kaynaklarının azaldığı, göçlerin arttığı bir dünyada iklim krizinin nelere yol açabileceğiyle yüzleşmek, tarımın ve gıdanın sürdürülebilirliği için alternatifler bulma zorunluluğunu getirdi.
Bir sosyal gastronomi şefi olarak Ebru Baybara Demir, en iyi alternatifin elimizdekileri değerlendirmek olduğunu düşünerek Suriyeli kadınların getirdikleri tarım bilgisi ile geleneksel tarım yöntemlerini birleştirdi, Mezopotamya’nın tohumlarını tekrar çoğaltmaya başladı. Mezopotamya topraklarında 11 çeşit buğdaya ulaştı.
Tohumların izini sürerken ilk hedef, sağlıklı gıdaya erişmekti. Sonrasında su kaynakları harcanmadan doğa koşullarında bu tohumların yetiştirilebildiğine, verimi konvansiyonel tarıma göre az olsa da susuz tarımın toprağa, doğaya ve insana saygılı bir tarım yöntemi olduğuna şahit oldu. Tarımın ve gıdanın sürdürülebilirliğini mümkün kılmak için Mezopotamya’nın altın saçlı kızı Sorgül ile yola devam etti.
Sorgül, Türkiye’de üretilen en eski ve en iyi atalık durum buğdayı. Hem temel gıda ürünlerimizin ham maddesi hem de iklim değişikliği ile kuraklık stresine karşı kullanabileceğimiz bereketli bir atalık buğday. Daha az sulama gerektiren, çok umut veren bir ürün.
Ebru Baybara Demir geleneksel tohumlara sahip çıkma çabasını Suriyeli kadınların geleneksel tarım bilgileri ile birleştirdi. Suriyeli mülteci kadınlar geleneksel tarımla toprağı temizlemeyi, sağlıklı tarım yapmayı öğrettiler. Sorgül Projesi, yalnızca yerel tohumlara ve sağlıklı gıdaya ulaşabilmeyi mümkün kılmadı. Aynı zamanda gittikçe tükenen su kaynaklarımız ve tarımda kadının hayat standartları problemine de çözüm sundu. Tarım girdi maliyetleri düşürülerek çiftçilerin geleneksel tarıma dönmeleri sağlanmış oldu. Konvansiyonel tarımın çaresiz kaldığı yerde Sorgül çare oldu, umut oldu.
Konya’daki tarım arazilerinde yer altı su kaynaklarının tükenmesiyle oluşan obruklar yüzünden tarım yapılamıyor. Şimdi Sorgül Türkiye’de, Orta Anadolu’da hububatın %35’inin yetiştirildiği Konya Ovası’nda, suların çekilmesinden kaynaklanan çökme ve obruklara karşı mücadele ediyor.
2 yıldır, T.C Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte Konya TİGEM Altınova tesislerinde uygulamaya başlanan Sorgül Projesi ile, 6800 dönüm arazide 33 çiftçinin parçalar halindeki arazisinde demonstrasyon alanları oluşturularak Sorgül’ün yetiştirilebilmesi için uyumlama çalışmaları yapılıyor. 2022 Ağustos ayındaki ikinci hasat, bir kere daha Sorgül’ün kuraklık stresini aşabildiğini gösterdi ve önümüzdeki günlerde çiftçi ile paylaşılarak Konya’da başlanacak Sorgül üretimi için umut oldu.
Sorgül Projesi; toprağa, suya, doğaya ve insana saygılı bir tarım ile yerel tohumların çoğaltılması ve geleceğe taşınması noktasında iyi bir uygulama modeli olarak tarımın ve gıdanın sürdürülebilirliğine katkı sağlayacak. Nasıl ki tarım bu topraklardan dünyaya yayıldıysa, Sorgül gibi geleneksel tohumlara sahip çıkma çabamız da bir süre sonra geleneksel tohumun sürdürülebilirliğini başka coğrafyalara ve gelecek kuşaklara aktarmamızı sağlayacak.
Mezopotamya’nın altın saçlı kızını unutmayan Ebru Baybara Demir, sürdürülebilirlik için gıdaya, toprağa, havaya, suya, kısacası doğanın dengesine sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyor. Gıdanın ve tarımın geleceği için günü kurtaran çözümlerin değil, gelecek nesillere iyi bir yaşam bırakabileceğimiz sürdürülebilir yolların arayışı ve bilincinde. Cumhuriyetimizin ilk kurumlarından biri olarak, Atatürk’ün 1938 yılında kurmuş olduğu Toprak Mahsulleri ofisinin “üretimde sürdürülebilirlik ve başta buğday olmak üzere ülkemizin hububat ürünlerinin depolanması ve muhafazası ilkesi” ni savunmaya devam ederek Türkiye’nin en temel besini olan buğdayın savaşlar ve kuraklığa karşı sürdürülebilir olmasını sağlamak için Sorgül buğdayından ilham alarak geleneği geleceğe taşımaya devam ediyor.
Ortak Dilimiz Toprak Olsun
Projenin Amacı
“Yaşayan Toprak, Yerel Tohum” projesinin sürdürülebilirlik hedefini gelecek nesillere doğrudan ulaştırmak amacıyla, çocuklara özel “Ortak Dilimiz Toprak Olsun, Çocuk ve Tarım” projesi hayata geçirildi
Proje Süreci
İki kültürün tarımsal aktiviteler sayesinde entegrasyonunun sağlanması için 40 sığınmacı ve 40 yerel halktan çocuk birlikte eğitim gördü. Çalışmalar Mardin Bahçeşehir Koleji’nin arazisinde başlamış ve bölgedeki tüm okullarda uygulanan bir eğitim modeli haline gelmiştir. Teorik bilgiyle uygulamanın iç içe yürütüldüğü programda, uluslararası literatür ve çocuklara yönelik drama tekniklerinden de yararlanılarak, her hafta Ziraat Mühendisleri tarafından, öğrencilere toprak ve tohum yetiştirme konusunda eğitim verilmiştir. “Toprak nasıl hasta olur?”, “Nasıl iyileşir?”, “Sağlıklı gıdalar nasıl yetiştirilir?”, “Atıklarımızı nasıl yönetiriz?” bu eğitimin başlıklarından bazılarıdır. Eğitim çalışmasında, 8-12 yaş grubu öğrenciler kendi okullarının bahçesinde toprakla tanışmış, ata tohumuyla ekim yapmayı öğrenmiş, çilek ve patates bahçelerinde toprağın değişimini, tohumun gelişim sürecini gözlemlemiş ve kendi yetiştirdikleri ürünle buluşmuşlardır.
Proje Destekçileri